• Kendi gezilerinden çektiği görselerle sunduğu tarih yazılarını biz büyük bir keyifle okuyoruz. Koç Üniversite’sinde Tarih, Arkeoloji ve Sanat Ta

  • Fikirle yatıp kalkan, Serdesin reklam ajansının baş fikir esnafı dostumuz Serhat Bayram’a hangi kelimeyi sorabilirdik!? Tabii ki “Fikir” NerdenGeliyo?

  • Evde yoklarsa nerdeler? Tabii ki seyahatteler! 3. geleneksel pazar sohbetlerimizde yine bir seyahatten bildiren sevgili gezgin dostumuz Deniz ErayR

  • “Büyüleyici bir Türk sanatı olan “ebru”nun hem deyim olarak hem de gerçekten kitabını yazmış, bu geleneği özen ve tutkuyla yaşatan, öğreten sayg

  • Sosyal medyada onu her gördüğümüzde bize “keşke öğrencisi olmak için tıp okusaydık” dedirten değerli Prof. Dr. Erbuğ Keskin’i, Nerde

Son Yazılar
İstek Kelime

Nereden geldiğini merak ettiğiniz ve sitemizde bulamadığınız kelimeleri bize sipariş ederseniz memnun oluruz.

 

    Kara sularımıza girmiş en tuhaf kelimelerden biri olan "fırkateyn" size de Arap veya İran bandıralı gibi gözükmüyor mu? Büyük gemilere eşlik etmek üzere üretilen nispeten küçük savaş gemilerini anlatan "fırkateyn" kelimesi, Osmanlıca'ya 17. yüzyılda girmiş ve "firkatun", "fırkatin" ve "firkateyn" şekillerinde kullanılmış. Doğulu görünümünün aksine, İtalyan bandıralı...

    "Eti senin kemiği benim." Velilerin çocuklarını öğretmene teslim ederken söyledikleri bu deyim hiç dikkatinizi çekti mi? Ortada çok ciddi bir yetkilendirme olduğu kesin de, veliler bunu söylerken "kemiklerini kırma da, cilt ve kas dokusuna ne yapacaksan yap" diyor olamazlar, değil mi? Gerçekten de ilk çocukluk sonrası,...

    Türkçemize özgü "entel" kavramını borçlu olduğumuz "entelektüel" kelimesini iki "l" harfiyle "entellektüel" şeklinde yazmaya meyilliyizdir. Bunu "entelektüel" bir hata sayıp sıvışabiliriz; zira Fransa'dan ithal ettiğimiz kelime ana dilinde "intellectuel" şeklinde iki "l" ile yazılıp, tek "l" ile okunuyor. Biz de okunduğu gibi yazıyoruz, herkes bir türlü işte...

    Dinlenirken ne yaparız? Önce işten güçten elimizi ayağımızı çekeriz, sonra üstüne bir de "ohhh" çekeriz. "Yorulmuşuz be!" Tevekkeli değil, "dinlenmek" kelimesinin kalbinde "nefes, ruh" anlamına gelen, Eski Türkçe ve Uygurca kökenli "tın" kelimesi var. Bu kelime aynı zamanda Cumhuriyet döneminde Arapça "ruh" kelimesine alternatif olarak yeniden ortaya çıkan "tin"...

    İnsanın yüzüne kıpkırmızı vurabilecek kadar kuvvetli bir duygu olan "utanç", sosyal bir olgu. Kendimizi "suçlu" veya "pişman" hissetmek için başkalarına ihtiyaç duymasak da, utanırken kendimizden beklediklerimiz ve çevrenin hakkımızda düşündükleri arasında paramparça oluruz. Bu his insanı yalnızlığa, yabancılaşmaya, aşağılık duygusuna veya yıkıcı bir mükemmeliyetçiliğe itebilir. Türkçe bir...

    Eğitim şart. Zira türümüz eğitimin olmadığı yerde beraber yaşanamadığını defalarca tecrübe etmiş. Tecrübe derken bildiğiniz ölüyoruz kitleler halinde, o derece şart eğitim. Tarih öncesindeki atalarımız; diğer hayvanlar gibi büyüklerini izleyerek ve taklit ederek, bonus olarak da dinleyerek öğrenmişler hayatta kalmayı. Fakat yazının icadından 55 asır sonra bugün, çok fazla...

    "Tevekkeli değil" kalıbını bildiniz mi? Dil üstünde bir takla atıp öyle çıkan bu nostaljik lafı "boşuna değil", "sebepsiz değil" anlamında kullanırız. İyi, güzel de, nedir bu "tevekkeli"? "Tevekke" diye bir yer mi var? Oranın yerlileri, boş insanlar mı? Aslında ortada bir "-li" eki yok. "Tevekkeli", Arapça'da "güvenme, inanma" anlamındaki  "tevekkül"den geliyor....

    "Penaltı" tuhaf bir kelime değil mi? Sonundaki "altı" sanki "üstü" kelimesinin tersi ya da "6" sayısı gibi duruyor. Gelin görün ki "penaltı" kelimesi sonundaki "-ı" harfine rağmen, İngiliz asıllı. Bizim İngilizce'den futbol terimi olarak alıp yamulttuğumuz "penalty" kelimesini (tr. okunuşu: penıltiy) İngilizler de Fransızca'daki "pénalité" (tr. okunuşu:...

    "Ortanca"nın "orta"dan geldiği ve "büyük" ile "küçük" kelimelerinin arasında yer bulduğu aşikar. Fakat biz özellikle çiçek olan "ortanca"dan bahsediyoruz; bilimsel ismi "hydrangea" olan ve beyazı, mavisi, pembesiyle bahçeleri, balkonları süsleyen "ortanca"dan. [caption id="attachment_1471" align="aligncenter" width="386"] Bu güzel çiçek "ortanca" ise, bunun küçüğü, büyüğü nerde?[/caption] Şimdi bu çiçek "ortanca"...

    6. yüzyıl İranı'ndayız. Filozof kişiliğiyle nam salmış, "ölümsüz ruh" lakaplı Kral 1. Hüsrev, Sasanilere altın çağını yaşatmakta. Bir gün Hint kralı, Hüsrev'e nazik bir şekilde meydan okumak için ona bir masa oyunu gönderiyor ve diyor ki; "madem o kadar zekisin, çöz bakalım bu oyunun sırrını." Hüsrev'in...

    Şiir gibi akan kelimelerimizden "peyderpey"; anlayışlı, hoşgörülü, sabırlı bir karaktere sahip. Yapılacak çok iş, kat edilecek çok yol, ödenecek çok borç olduğunda ta İran'dan kalkıp, koşa koşa yardımımıza yetişen "peyderpey" zarfı, ana dili Farsça'da "pay dar pay" şeklinde çözünüyor ve "adım adım", "art arda" anlamına geliyor....

    Başındaki "ön" hecesi kökenini ele verse de, "önder" kelimesi Orta Asyalı değil, Anadolulu. 1934 civarında, Dil Devrimi* sırasında türetilmiş. Kimileri onun İngilizce "leader" (tr. lider) kelimesinden esinlenerek türetildiğini söylemiş. "To lead" fiili "önde gitmek" kavramından doğduğu için bu doğru olabilir. Fakat Türkçe halk ağızlarında "öndelemek" diye bir fiil de...

    "Salon" kelimesini sadece ve sadece görsele zor sığacak diye yazmadık, yoksa bu ikiliyi ayırır mıyız hiç? Google "şunu mu demek istediniz: salon salomanje" şeklinde uyarsa da, doğrusu "salon salamanje" olan bu tamlama; insanda böyle genel bir "salma" isteği uyandırmıyor mu? Mesela içeri at salın, o koşarken sizin şanınız yürüsün...

    Yakıt ve temizlik maddesi olarak kullanılmak üzere etil yerine metil alkolden yapılan, yanlışlıkla içilmesin diye de mor renkte üretilen "ispirto"yu içenin şansı varsa gözü kör, yoksa ruhu şad olur. Tevekkeli değil, İtalyanca "spirito" kelimesinden yamulttuğumuz "ispirto", ana dilinde "ruh" anlamına geliyor. Tıpkı "tuz ruhu" gibi, şişede...

    "Piano Piano Bacaksız" adında çok tatlı bir film vardı 90'ların başında çekilmiş. İzleyenler hatırlayacaktır; "bacaksız" lakaplı ufaklık evde patır patır koştukça, filmdeki amcamız da ona "piano piano" diyordu, yani "yavaş yavaş". İtalyanca'da "düz, yassı" anlamına gelen "piano" kelimesi, konu ses olduğunda "kısık, alçak" anlamına geliyor. 1700'lerin başında İtalya'da...