• Kendi gezilerinden çektiği görselerle sunduğu tarih yazılarını biz büyük bir keyifle okuyoruz. Koç Üniversite’sinde Tarih, Arkeoloji ve Sanat Ta

  • Fikirle yatıp kalkan, Serdesin reklam ajansının baş fikir esnafı dostumuz Serhat Bayram’a hangi kelimeyi sorabilirdik!? Tabii ki “Fikir” NerdenGeliyo?

  • Evde yoklarsa nerdeler? Tabii ki seyahatteler! 3. geleneksel pazar sohbetlerimizde yine bir seyahatten bildiren sevgili gezgin dostumuz Deniz ErayR

  • “Büyüleyici bir Türk sanatı olan “ebru”nun hem deyim olarak hem de gerçekten kitabını yazmış, bu geleneği özen ve tutkuyla yaşatan, öğreten sayg

  • Sosyal medyada onu her gördüğümüzde bize “keşke öğrencisi olmak için tıp okusaydık” dedirten değerli Prof. Dr. Erbuğ Keskin’i, Nerde

Son Yazılar
İstek Kelime

Nereden geldiğini merak ettiğiniz ve sitemizde bulamadığınız kelimeleri bize sipariş ederseniz memnun oluruz.

 

    Nee!? Bunca vakittir "kepazelik" işlenmedi mi? Bu ne kepazeliktir! Hemen telafi edelim: Eskilerin sıkça kullandığı ve bizim de çok sevdiğimiz "kepazelik" tabirindeki ne idüğü belirsiz "kepaze", dilimize Farsça'dan gelmiş. Orijinali "kabāda" olan kelime, acemi okçuların kullandığı "gevşek talim yayı"nı anlatmış. Hayatınızda hiç oyuncak değil de gerçek ok atmayı denediniz...

    Hoş mu görürsünüz, tolere mi edersiniz? "Tolerans" ve "hoşgörü"yü eşanlamlı gibi kullanıyoruz ama aralarında çok hoş bir fark var! "Tolerans"ın Türkçesi olarak sunulan "hoşgörü" aslında bir melez: "hoş" Farsça, "görü" Türkçe. Adından belli: Bize göre "nahoş" bir durumu, davranışı "hoş" görmeye çabaladığımızda kullanırız bu kelimeyi. Alttan aldığımızda, "eyvallah" dediğimizde,...

    "Muhteşem", "mükemmel", "müthiş"! Bir şeyi övmek, yüceltmek veya abartmak istediğimizde imdadımıza yetişen Arapça 3M kardeşlere hiç yakından baktınız mı? Bu üçlüyü neredeyse eşanlamlı niyetine, döndüre döndüre kullanırız. Ana dilimize ait olmadıkları için adını tam koyamasak da, içten içe biliriz ki aslında her biri ayrı cins. Arapça kelimelere ilginiz varsa, "muhteşem"in...

    "Betonlaaar duvaraa, duvarlaaar katlaraa, katlar apartmaanaa, dönmeli yurdumda!". "Müteahhit" çok mühim bir kişidir. "Müteahhit" deyince akan sular durur, çimentoyla karılıp beton olur. İşin gerçeği o beton, o bina "mimar" ve "mühendis"ten soruluyor, soran da "müteahhit" oluyor. İnşaatın bu kutsal üçlüsünün isimleri Arapça'dan gelmiş. Her bir ismin başındaki "mü/m(i)"...

    "Lan deme lan babam kızıyo lan". Belki çocukken siz de bu cümle sayesinde tanışmışsınızdır paradoks kavramıyla. Sokak ağzında bulduğu her boşluğu dolduran argo kelimemiz "ulan", ortam ve konunun ciddiyetine göre şekil değiştirir: Mesela bizce içlerinde en sevimli ve şaka yollu olanı "ülen". Tabii "üleyn"den sonra...

    "Cibilliyet". Tam gazete ismi olacak bir kelime değil mi? Her gün her eve bir ekmek, bir de Cibilliyet girseydi bu halde olur muyduk? En çok "cibilliyetsiz" şeklinde, bazen de daha okkalı sözlerin içinde duyduğumuz "cibilliyet" kelimesi Arapça kökenli. Bu dilde "yaradılış, huy" anlamına gelen "cibilla", "dökmek, şekil vermek" anlamındaki...

    "Sinsi" kelimesi kendini ses olarak çok iyi anlatmıyor mu? Böyle sinsi sinsi, alttan alttan, fısıltıyla söylenesi bir hali var. Türkiye Türkçesi'ne ait "sinsi"nin kökünde, Eski Türkçe "sinmek" fiili var. "Saklanmak, içine girmek, nüfuz etmek" anlamına gelen bu fiil ayrıca isim olarak "mezar, gömüt" anlamına geliyor. Kimi kaynaklara* göre...

    "Süveter" giyme huyunuz var mı? Hani şu çaktırmadan acayip ısıtan kolsuz kazaktan bahsediyoruz. "Kolsuz" derken biz Türkçe konuşanlar için "kolsuz". Zira "süveter" kelimesi anavatanında "kolsuz kazak" anlamına gelmiyor: İngilizce'de "terlemek" anlamındaki "to sweat" fiilinden türetilmiş "sweater", "terleyen kişi" veya "terleten giysi" anlamına geliyor. İngilizlerin "sueta" gibi-gibi telaffuz...

    Sizce konumuz “yemek” mi, “politika” mı? Konu değişse de mesele aynı: Yemek ya da yememek. Fransızca'dan aldığımız "rejim" kelimesi, Latince'de “yönetmek" anlamına gelen "regere" fiilinden doğmuş.* Nasıl ki yemekteki “rejim”le vücudumuza hükmediyorsak, politik rejimle de bir topluluğa hükmediyoruz. Hükmediyor…lar.  Politik rejimler tarih boyunca devredip durmuş. İnsanlık da...

    "Patavatsız"ın nereden geldiğini bilmiyoruz. Diyeceksiniz "e o zaman niye 'patavatsız' kelimesini seçtiniz"? Patavatsızız da ondan. Aklımıza geleni düşünmeden yazıveriyoruz. Dilimizde bazı esrarengiz kelimeler var. Mesela geçenlerde işlediğimiz "mutlu". "Mutlu" olmak için "mut"u arayan "mutsuz" kalır çünkü böyle bir kelime yok. Yani en azından "mutluluk" ile alakalı...

    "Hieeayt! Anamı kesen ben, babamı doğrayan ben, kız kardeşimi şişleyen gene ben!" Şehir kültürümüzün, özellikle eski İstanbul'un demirbaşlarından  "külhanbeyi" tiplemesi, testosteron bazlı yaşam formu "kabadayı"nın bir alt türü oluyor. Kabadayılığın kitabını* yazmış Refi Cevad Ulunay'a göre "külhanbeyi", kabadayıları fena inciten bir sözdü. Zira bu kelimedeki "külhan", Farsça'da "arka"...