“Sinik” NerdenGeliyo?
Sizce iyi bir insan mısınız? Hadi ya… Demek iyisiniz! Neden? İnsanlar sizi sevsin, egonuz beslensin diye mi? Çevrenizdekileri mutlu etmek için mi başarı peşindesiniz? Bırakın bu işleri! Siz anca kendi çıkarlarınızın peşinde koşarsınız, diğer herkes gibi…
Günümüzde kullandığımız anlamıyla “sinik” bir insan, böyle düşünürdü. Tabii burada Türkçe “sinmek” fiilinden gelen sessiz, pısmış, yılmış “sinik“ten değil, “kuşkucu, şüpheci” anlamına gelen, Antik Yunanca kökenli “sinik“ten bahsediyoruz.
Yunanca‘da “köpeğimsi” gibi bir anlamı olan “kynikos“, Sokrates‘in öğrencisi Antisthenes‘in M.Ö. V. ve IV. yüzyıllarda geliştirdiği “sinizm” (ya da “kinizm”) felsefesini benimseyenleri ifade ediyordu. Bu “köpek” benzetmesi, siniklerin Atina‘nın yakınlarında bulunan “Kynosarge” yani “Beyaz Köpek” adlı akademisinden geliyordu. Başka bir açıklamaya göreyse, “sinikler” sokak köpeklerininkine benzer bir yaşam sürdükleri için böyle adlandırılmışlardı: Başına buyruk, istediği yerde yiyip, yatıp, istediği yerde çiftleşen ve kendine yeten…
Gerçekten de sinikler, uygar toplum anlayışına ve beraberinde gelen konfora karşıydılar. Maddi gereksinimler ve dünyevi hazlar insanı köleleştirdiği için, bunlardan kurtulmak lazımdı. Siniklere göre insanın asıl ihtiyacı “erdem“di; her türlü gereksinimden tam bağımsız, doğal ve sade bir yaşam. Bu “erdem” anlayışı, sadece bilgi ile besleniyordu; insan ancak öğrendikçe özgürleşebilirdi.
Dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü siniği ise bir hemşerimizdi: Sinoplu Diyojen. Hani şu, ne istediğini soran Büyük İskender‘i “gölge etme başka ihsan istemem” diyerek güneşle kendi arasından kovan Diyojen.
Bizim bilge Sinoplu, Atina‘ya giderek Antisthenes‘ten öğrendiklerini hayatında tam anlamıyla tatbik etmiş ve bir fıçının içinde, tek bir çanakla yaşamış. Rivayete göre bir gün bir çocuğun çeşmeden eliyle su içtiğini görünce, “bu çocuk bana fazla eşyam olduğunu öğretti” diyerek, çanağından da vazgeçmiş… Aaah ah, nerde o eski sinikler! 🤓
* Ana Görsel: “Diogenes” Jean-Léon Gérôme, 1860