“Katedral” NerdenGeliyo?

Dün, dünyanın en büyük şehirlerinden birinin, belki de en ihtişamlı tarihi yapısı, “Notre-Dame de Paris” (Fr. Paris’in “Bizim Hanımı”), tüm dünyanın gözleri önünde, feci bir şekilde yanarak kül oldu.
UNESCO’nun 1991’de dünya mirası ilan ettiği bu muhteşem yapının; insanoğlunun nadide eserlerinden birinin dakikalar içerisinde yitip gittiğini görmek çok acıydı.
Düşünün ki, Notre-Dame’ın temeli atıldığında, daha ortada Osmanlı Devleti yokmuş. Bittiğinde ise Osmanlı’da Orhan Gazi baştaymış (1345). Fransız İhtilali döneminde hor görülen, itibarsızlaştırılıp hırpalanan yapı; Victor Hugo‘nun satırlarında, Quasimodo‘nun kambur sırtında yeniden can bulmuş…
Notre-Dame bulunduğu bölgenin, Paris’in Katolik piskoposunun makamı olan büyük kiliseydi; yani bir “katedral” idi.
“Katedral” kelimesi dilimize Fransızcadan geçmiş. Bu dilin anası Latincedeki “ecclesia cathedralis”, “koltuk kilisesi”ni anlatmış. Tabii burada kastedilen, piskoposun koltuğu.
Söz konusu koltuğun asıl kaynağı ise Eski Yunanca. “Kata-“ ön eki bu dilde “alt, aşağı” fikrini vermiş; “hedra” ise koltuğu, oturağı.
Yani o koca katedrali diğer kiliselerden ayıran özellik, piskoposun koltuğu… Notre-Dame’ın koltuğunun anısına.  ⛪️